Oğuz Atay, hakkında en çok yazı yazılan, araştırma yapılan yazarlarımızdan, belki de birincisi. Sanıyorum bu konuda Tanpınar ile yarışıyor. Bu katkıların en yenilerinden biri de Hece dergisinin Ocak 2025’de yayınlanan “Oğuz Atay Özel Sayısı” olsa gerek. Mehmet Can Doğan’ın editörlüğünü yaptığı özel sayıda elliden fazla araştırma ve deneme var. 672 sayfalık özel sayıda yer alan son çalışma ise İsa Koyuncu’nun “Oğuz Atay Bibliyografyası”. İsa Koyuncu çoğunluğu akademiden kaynaklanan 700’den fazla çalışma tespit etmiş. Bunlardan 30’u kitap, 84’ü tez ve 1997’den sonra yazılmışlar. Yine 97’den sonra 99 makale yayınlanmış. 293 de inceleme araştırma var. En çok inceleme de 1997 – 2007 arasında yayınlanmış. Biri yarım kalmış dört roman, bir öykü, bir tiyatro kitabı ve günlüğü yayınlanan bir yazar için çok büyük bir rakam.

Oğuz Atay’ın ölümünden yıllar sonra, 1984’de Tutunamayanlar’ın ikinci baskısının İletişim Yayınları’nca yayınlanması bir milat olarak kabul ediliyor ki bu doğru bir tespit. Geniş okur kitleleri Oğuz Atay’ı bu sayede tanıdı. Ama İsa Koyuncu’nun çalışması akademik ve eleştirel ilginin daha sonra, 1997’den itibaren yoğunlaştığını gösteriyor. 13 yıl ne beklendi diye de soracaktır meraklısı. Akademi acele etmez, meselelerin olgunlaşmasını sever diyeceğim cevap olarak.
TRT Roman Ödülü
Oğuz Atay hakkındaki genel kanı yaşarken hiç tanınmadığı, Tutunamayanlar’la TRT Roman Ödülü’ne katıldığında kimsenin onu bilmediği yönündedir. Öyle ki çok önemli olduğu söylenen TRT’nin bu ödülünden sonra bile yayıncılar romanı basmak istememişler ve nihayet küçük bir yayınevi olan, Hayati Asılyazıcı’nın Sinan Yayınları’ndan çıkmıştır kitap ve kimse okuyup ilgilenmemiştir.
Oğuz Atay’ın katıldığı ödül, söylendiği gibi TRT Roman Ödülü değil daha geniş kapsamlı olan 1970 TRT Sanat ve Bilim Ödülleri Yarışması’dır. Sadece bir kez yapılmıştır. Oğuz Atay bu yarışmada ödül alan tek edebiyatçı değildir. Ödül 1970’de duyurulmuş, ödüller 27 Şubat 1971’de sonuçlanmış. Yarışmaya 26 dalda 3090 eser gönderilmiş, 16 büyük ödül, 117 başarı ödülü, 9 TRT Ödülü ve 4 mansiyon verilmiş. Oğuz Atay’ın 117 başarı ödülünden birini kazandığı anlaşılıyor (https://saltonline.org/media/files/1970-80-yllar-arasinda-turkiyede-kulturel-ve-sanatsal-ortam-1.pdf).
Sevgi Soysal, Mehmet Başaran, Abbas Sayar, Melih Cevdet Anday, Tarık Buğra, Orhan Duru, Mehmet Seyda, Ahmet Say, Zeyyat Selimoğlu, Gülten Akın, Afşar Timuçin, Fakir Baykurt, Vedat Türkali ve Necati Tosuner’in biyografilerinde de TRT ödülü kazandığı bilgisini görüyoruz, TRT ödüllerinde şiir, roman, öykü ve tiyatro dallarında başarı ödülleri almışlar. Ne yazık ki bir kez verildiği ve eleştiriler üzerine iptal edildiği anlaşılan bu ödülü kazananların ve jürilerinin tam listelerine ulaşamadım. Ama bu kadar güçlü adlar arasında “adı hiç bilinmeyen” biri olduğu söylenen ve 117 başarı ödülünden birini almış olan Oğuz Atay’ın eserinin yayıncıların ilgisini çekmesini beklemek için olaya sonradan bakmak ve Oğuz Atay için mağduriyet aramak gerekiyor sanırım. Çünkü ödülün önemsendiğini ve 117 başarı ödülünü kazananların merak edildiğini söyleyemeyiz.

“Sükût suikastı”
Oğuz Atay için de Tanpınar’da olduğu gibi bir “sükut suikastı” senaryosu yazılıyor ve geçmişi araştırmak konusunda tembel olduğumuz için “acaba denildiği gibi miydi?” diye sormayıp hemen bu tezi benimsiyoruz. Daha önce de yazdım “Oğuz Atay hakkında yazılanların çoğunun yakıştırma olduğunu düşünüyorum. Kafka örneğinde olduğu gibi efsaneyi yaratmakta uygun olanlar alınıyor, öne çıkarılıyor, aksine bilgiler ise görülmüyor, bilinmez kılınıyor” (https://okudugumkitaplar.blogspot.com/2018/07/oguz-atay-bir-tutunamayan-myd.html). Aynı yazımdan bir alıntı ile konuyu kapatayım; “Tutunamayanlar çoğu ilk romana nasip olmayan bir şekilde ilgi görmüş. Recep Bilginer, Nezihe Araz, Oktay Akbal, Selim İleri, Atilla Özkırımlı, Mehmet Seyda, Güven Turan, Murat Belge, Abdullah Uçman, Zühtü Bayar, Faruk Haksal, Burhan Günel, Ahmet Cemal, Hilmi Yavuz… Oğuz Atay yaşarken yazanların listesi uzayıp gidiyor. Hem de her görüşten insanlar. Doğan Hızlan, Mehmet Seyda, Pakize Kutlu röportajlar yapmış.

Türkiye’nin tek televizyon kanalı TRT’de de programa katılmış.” Kitabın yayınlandığı tarih gözönüne alınır, tanıtım olanaklarının ne kadar az olduğu düşünülürse Oğuz Atay’ın olağanüstü ilgi gördüğünü bile söyleyebiliriz. Zaten İsa Koyuncu’nun bibliyografya çalışmasından öğrendiğimize göre 1975 – 85 arasında Oğuz Atay hakkında 73 inceleme- araştırma yayınlanmış olmasını da başka türlü açıklayamayız. Arkadaşı Barlas Özarıkça Oğuz Atay için şöyle diyor; “Yaşarken, kitaplarındaki kişiliklerin aksine, kıyıda köşede sessiz kalmış bir tip değildi, merkezde, görünür yerde olmaktan hoşlanıyordu”.
Durduk yerde bunları neden düşündün ve yazdın diyeceksiniz? Durduk yerde düşünmedim, Oğuz Atay hakkında en yeni kitap olan “Asıl Mesele Sizsiniz -Oğuz Atay”ı okurken aklıma geldi. Kapağında “Azmi Yırcalı” adı bulunan ama üç yazarlı bir kitap. Kitap Mehmet Can Doğan’ın “Keşif, İcat, İtiraz: Oğuz Atay’ın Yeniden Doğuşu” başlıklı yazı ile başlıyor. Doğan “Atay, yaşadığı zamanın yazarı değildi” diyor. 1970’lerin yoğun politik ortamında, edebiyatta toplumcu gerçekçilik rüzgarları hakimken, İkinci Yeni şairlerini, 50 Kuşağı öykücülerini bile kimse okumazken “Tutunamayanlar”ın anlaşılabilmesini beklemek gerçekten de mümkün değil ama yukarıda listelediğim gibi azımsanmayacak sayıda yazar da Oğuz Atay’ın romanını okumakla kalmamış, onun hakkında yazmak gereği duymuşlar. Bu da ilk romanını yayınlamış, “hiç tanınmayan” bir genç yazar için çok önmelidir bence. Nitekim, bir yıl geçmeden ikinci romanı da yayınlanacaktır. İlk kitabı hiç satmayan biri için bu durum da pek mümkün değildir.
Hakkında hiç yazılmadı mı?
70’li yıllar çok roman yayınlanan ve okunan bir dönem değildir. Türk yazarlarının yayınlanabilen romanlarının sayısı 40 civarındadır ve bunların hemen hepsinin edebiyat çevrelerince görülüp bilindiğini de biliyoruz. Çorak bir ortam ama o tenhalık görünmeyi de sağlıyor. Günümüzde ilk romanını yayınlayıp kitabı hakkında tek bir satır yazılmayan yüzlerce yazar sayabiliriz. 70’li yıllarda Sevim Burak, Bilge Karasu ya da Vüsat O. Bener daha mı çok ilgi görmüştü de Oğuz Atay için böyle bir ilgi bekliyoruz? Bu da başka bir soru.

Oğuz Atay genç ölmüş, yaşasaymış, yazarlığının, eserlerinin değerinin bilindiğini görecekmiş diye düşünüyorum. Erken ölümünden sonra hakkında gazete ve dergilerde hakkında 6 yazı çıktığını bildiriyor Mehmet Can Doğan. O zamanın koşullarında, çok az gazete ve dergi varken ve o yayınların çoğunda sanat sayfası bile yer almazken henüz ilk eserlerini yayınlamış bir yazarın ardından altı yazı çıkmış olması hiç de az değildir. Yine soruyorum, ilk iki romanını yayınlamış, “hiç tanınmayan” bir romancı ölse günümüzde ardından kaç yazı yayınlanır?
Esas ilginç olan “hiç tanınmayan” bir yazar olduğuna inanılan Oğuz Atay’ın “Tutunamayanları”nın ölümünden yıllar sonra, herhalde iyice unutulduğunda, İletişim Yayınları’nca 5000 adet basılması olsa gerek. Yaşarken hakkında yazmış olan Murat Belge, Oğuz Atay’ın zamanının geldiğini hissetmiş olmalı. Üstelik tanıtım amacıyla 800 adet kitap, içlerinde siyasilerin de olduğu birçok kişiye dağıtılmış. Günümüzde bile yayıncılarca unutulmuş bir yazarın ilk baskısı hiç satmamış bir kitabının yeni baskısına böyle bir yatırım yapılabileceğini, böyle güçlü bir şekilde tanıtılacağını düşünmüyorum. Üstelik İletişim Yayınları öyle doğru bir karar vermiştir ki hemen tükenen kitabın aynı yıl içinde yeni bir baskısı daha yapılır. Bunu diğer baskılar izler. Kitap Haziran 2025 itibariyle 115. baskısında.
Kim bu Azmi Yırcalı?
Mehmet Can Doğan, Azmi Yırcalı’nın “Ölümünün 10. Yılında Oğuz Atay” başlığıyla bir gazetede dokuz bölüm olarak yayımlanan yazı dizisinin “bir muhasebe özelliği taşıdığı”nı belirtiyor. Yani kitaba yazar olarak adını veren Azmi Yırcalı’nın imzasını taşıyan ikinci bölüme dikkati çekiyor. Peki “Kim bu Azmi Yırcalı?” Ben adını ilk kez duyuyorum, doğal olarak merak ediyorum.
Kitabın girişindeki biyografiye göre Azmi Yırcalı, 1981-82’de Aylık Dergi’de yazmış, sonra Zaman gazetesine yazı dizileri hazırlamış. Gazete sahip değiştirince yazmaz olmuş. Bir daha da adı bir yerde görünmemiş.
“Ölümünün 10. yılıında Oğuz Atay” yazı dizisi, 1987’de 9 bölüm halinde yayınlanmış. Azmi Yırcalı, bir yandan ölümünden sonra yaratılan Oğuz Atay algısını ve imgesini inceleyip eleştirirken diğer yandan da Oğuz Atay’ın ilk eşi Fikriye Hanım’la, kızı Özge Atay’la, yakın arkadaşları Halit Refiğ ve Cevat Çapan’la, Atay’ın eserlerinin tanınımasında katkısı olan Enis Batur, Ömer Madra ve Murat Belge ile söyleşiler yapıyor. Azmi Yırcalı, Oğuz Atay için bir imge icat edildiği ve aslında ona ve eserlerine uymayan bir algı yaratıldığı tezini ileri sürüyor ve eleştiriyor.
Oğuz Atay’ın aydınlara getirdiği alaycı eleştirinin beğeni ile karşılandığını ama bu aydın kesimini oluşturan rejime, yani Kemalizme getirdiği eleşitirilerin görmezden gelindiğini belirtiyor. Oğuz Atay’ın eserlerinde devletin eğitim, tarih ve dil politikaları başta olmak üzere birçok noktada resmî ideolojiye önemli eleştiriler getirdiğini yazıyor.
1987’den bakarsak Azmi Yırcalı haklıdır, Oğuz Atay olduğundan farklı bir konuma yerleştirilmek istenmiştir ama bibliyografyadan da anlaşıldığı gibi 1997’den itibaren yoğumlaşan Oğuz Atay hakkındaki inceleme ve araştırmalar, eserlerindeki Kemalizm eleştirisi dahil bir çok konuyu ele alırlar. Yani Azmi Yırcalı’nın yazı dizisi bir ilktir ve arkası gelmiştir.
Kim bu Necati Polat?
“Asıl Mesele Sizsiniz – Oğuz Atay” adlı derlemenin üçüncü bölümünün yazarı Necati Polat. Eğer bir isim benzerliği değilse Necati Polat’ı 80’li yıllardan anımsıyoruz. TEİS Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü’nde yer alan kısa biyografisinde 27 Haziran 1963’de Elazığ’da doğduğu ve akademisyen, hukukçu, şair olduğu belirtildikten sonra ilk paragrafta eğitim hayatı anlatılmış ve “Okul yıllarında edebiyat uğraşına başlayan Necati Polat, Elazığ’da bulunduğu yıllarda Sıla adlı bir dergi çıkarmıştır. İstanbul’da bulunduğu yıllarda kaleme aldığı şiirler, Aylık Dergi‘de yer almıştır. Kalender adını verdiği ilk şiir kitabı 1984 yılında bu dergi tarafından kitap olarak yayımlanmıştır. Yeni Devir gazetesinde edebiyat, kültür-sanat ve sinema üzerine yazılar yazmıştır. 1984 yılında Millî Gazete‘nin kültür-sanat sayfasını yönetmiştir. Polat şiir ve yazılarını belli aralıklarla; Gergedan, Argos, Albatros ve Defter gibi süreli yayınlarda yayımlamayı sürdürmüştür” denildikten sonra “Ayrıca eleştiri yazıları da yazmış bu yazılarda, Azmi Ircalı ve A. Ulvi Seliçi imzasını kullanmıştır” deniliyor. Azmi Yırcalı – Azmi Ircalı müstear adlarının yakınlığı ister istemez dikkati çekiyor.
Necati Polat, İyilik adlı ikinci şiir kitabını 1990’da yayımladıktan sonra edebiyattan kopmuş ve akademik çalışmalara yoğunlaşmış. Halen ulusal ve uluslararası akademik dergilerde alanıyla ilgili makaleler yayımlamaktaymış. Ama edebiyatla ilgisini kesmemiş olmalı ki 2013’de bu kez kendi adıyla, Necati Polat olarak Doğu-Batı dergisinin 65. sayısında “Oğuz Atay Nerede?” başlıklı bir yazı yayınlatmış. Bu yazıyı da “Asıl Mesele Sizsiniz – Oğuz Atay” adlı derlemenin üçüncü bölümü olarak okuyoruz.
TEİS’deki biyografi ile yetinmeyip internette biraz daha araştırma yapınca Necati Polat’ın aslında Azmi Ircalı değil Azmi Yırcalı müstear adını kullandığını anlıyoruz. TEİS’teki biyografinin yazarı da tanıdık, Oğuz Atay bibliyografisini hazırlayan İsa Koyuncu. Yine anımsayalım, Hece’nin “Oğuz Atay Özel Sayısı”nın editörü de Mehmet Can Doğan. Mehmet Can Doğan, “Asıl Mesele Sizsiniz – Oğuz Atay” adlı derlemenin ilk yazısının yazarı ve kitabı yayınlayan Çolpan Kitap’ın da editörü. Yani tam Oğuz Atay’lık bir oyunla karşı karşıyayız. Kim kimdir karışıyor? Kitap kapağında yazar olarak tek ad, Azmi Yırcalı olduğuna göre Mehmet Can Doğan ve Necati Polat bu yazarın müstearları mı acaba? Yoksa Azmi Yırcalı ve Necati Polat, şair ve editör dostumuz Mehmet Can Doğan’ın müstearları mı? Çok olasılık var ve bu bilmeceyi çözemeyeceğim belli.
Azmi Yırcalı aslında Yıldız Ecevit mi?
40 kitap sayfası süren yazıda Necati Polat, Yıldız Ecevit’in “Ben Buradaydım…” Oğuz Atay’ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası adlı kitabını eleştirii gibi görünüyor ama Oğuz Atay’ın yanlış konumlandırdığı ve yorumladığını söylediği Ecevit’in tezlerinin derin bir eleştirisini yaparken aslında Oğuz Atay ve Tutunamayanlar hakkındaki yanlış yorumları eleştirip, bir anlamda Oğuz Atay savunusu da yapıyor. Bunlardan birincisi ideolojiktir ve Necati Polat, Yıldız Ecevit’in eserinden yola çıkarak Oğuz Atay’ın nasıl tek boyutlullaştırıldığını, nasıl sadece “küçük burjuvalık” eleştirisine hapsedildiğini, daha köklü, örneğin devletin yapısı ile ilgili eleştirilerinin nasıl görmezden gelindiğini ya da kasten çarpıtıldığını anlatıyor. Estetik açıdan da esere bakıyor ve Tutunamayanlar’ın bazı bölümleri ile bazı modernist başyapıtlar arasında benzerlik bulup Atay’a intihale varan suçlamalar getirenlerin eseri hiç anlamadıklarını ya da kasten çarpıttıklarını, Oğuz Atay’ın her şeyi bilinçle yaptığını, ortada çalma çırpma değil bilinçli bir tavır ve postmodern bir bakış olduğunu söylüyor.
“Oğuz Atay Nerede?” başlıklı makale üzerinde durulması, tartışılması gereken tezler ileri sürüyor ve Azmi Yırcalı’nın yazı dizisi ile birlikte okununca Oğuz Atay için nasıl sahte bir imge yaratılmaya çalışıldığı daha net ortaya çıkıyor. Oğuz Atay ve eserleri kültleştirilirken olduğundan çok başka ve daha zararsız bir konuma yerleştiriliyor, bir anlamda evcilleştiriliyor ya da düzene uygun hale getiriliyor.
Necati Polat’ın çok ironik ve alaycı bir anlatımı var. Ele aldığı konular ve tezleri çok “ciddi” olduğu için bu üslup bir paradoks yaratıyor. Necati Polat, nerde ciddi nerede şaka yapıyor ya da alay ediyor anlayamıyorsunuz. Yıldız Ecevit’in dili, sözcük kullanımları ile ilgili bölüm buna tipik bir örnek.
Sonra bir ara başlık geliyor: “Azmi Yırcalı kim?” Aslında makalenin içeriği ile ilgili görünmeyen bir ara başlık bu ama Necati Polat, “Azmi Yırcalı, Yıldız Ecevit’in bir zamanlar muhtemelen kullandığı müstear bir isim” diyerek baştan beri takıldığım kim kimdir konusunda iyice kafamı karıştırıyor. Bunun kanıtının da Yıldız Ecevit’in kitapta onlarca kez Aziz Yırcalı’nın yazı dizisine göndermede bulunmasına, alıntılar yapmasına rağmen, dipnot kurallarına uymamasını ve sadece bir kez adını ve kaynağını anmasını delil olarak gösteriyor. Bir intihal söz konusu. Necati Polat böyle ciddi bir ithamı bile ironik bir anlatımla yapıyor.
Yıl 2013. Yazı önemli bir dergide yayınlanmış. Yıldız Ecevit, klasik akademisyen tavrı ile “bu yazıyı görmedim” dememiştir diye umuyorum. Sonraki baskılarda bu intihal diye algılanabilecek kaynak gösterme eksikliğini giderdi mi, Azmi Yırcalı’nın hakkını verdi mi? “Ben Buradaydım…”ın son baskı tarihi 2023 (Everest yay.). Yıldız Ecevit ise 22 Haziran 2021’de vefat etmiş. Kitapta gerekli düzeltmeler yapıldı mı? Ben de İletişim’den çıkan son baskı var ve Necati polat2ın dediği gibi tek bir alıntı yapılmış görünüyor. Peki, Yıldız Ecevit Necati Polat’ın eleştirilerine cevap verdi mi, bulamadım, merak ediyorum.
“Asıl Mesele Sizsiniz -Oğuz Atay” 112 sayfalık, ince ama çok ciddi iddialar, tezler barındıran bir kitap. Necati Polat da iyi bir eleştirmen. Edebiyatı terk edip hukuk çalışmalarına yoğunlaşması, eleştirimiz açısından ciddi bir kayıp olmuş. Sonuç olarak başta Oğuz Atay okurları ve araştırmacıları olmak üzere tüm edebiyatla ilgili kişilere bu kitabı öneriyorum.
* Asıl Mesele Sizsiniz – Oğuz Atay, Azmi Yırcalı, Çolpan Kitap, Mayıs 2025.
edebiyathaber.net (11 Haziran 2025)