Sadece yola çıkanların hikâyesi olur | Can Öktemer

1 hafta önce 5

Bir hikâye tam olarak ne zaman biter? Hikâye anlatıcısı için asla içinden çıkamayacağı bir düğümdür bu çünkü zaman insanı yeniler, değiştir ve her daim yeni yol ihtimali önüne serer. Bu olasılıklar zinciri hikâye anlatıcısının zihnindeki çengelli iğnelerdir bir yerde. İsmail Güzelsoy’un geçtiğimiz günlerde İthaki Yayınları tarafından yayımlanan yeni romanı Saf- Suya Anlat tam bu tarife uyan kitaplardan. Yıllar evvel başka bir isim başka bir yayınevi tarafından yayımlanan roman, İsmail Güzelsoy’un peşini bir türlü bırakmamış. Rüyalarında, yol üstünde, mevsim geçişlerinde farklı ihtimallerle karşısına çıkmış. İsmail Güzelsoy da evrenin, edebiyat gurularının, hikâye anlatıcılarının sesini dinleyerek Saf – Suya Anlat romanını yeniden yazmaya karar vermiş. Her yeniden anlatılan hikâyede olduğu gibi olay örgüsüne, anlatım tarzına yenilikler, farklılıklar katmış. Neticede zaman şekillendirir, cümleler kum tanelerine göre yerlerini değiştirirler aynı hikâye farklı şekillerde de var olabilmeyi başarır.

Saf – Suya Anlat, gücünü masallardan, kadim sözlü anlatılardan alan bir yol hikâyesi özünde. Kahramanımız Subala isimli bir Şaman. Semerkant’tan yola çıkıp, mühendislik harikası, efsunlu bir oyuncağın içindeki nüveyi alıp geri getirmek. Bu görevi ona Mahimah isimli gizemli bir kadın verir. Yola çıkmadan önce de Subala’ya önemli öğütler verir. Gideceği yollar tehlikeli, karşılaşacağı insanlar tekinsizdir. Subala ise hayatın acemisidir. Dil evreninin göreceği, yaşayacağı olaylar için yetersizdir. Bu yüzden Mahimah, onu sımsıkı tembihler “Sakın soru sorma”. Çünkü soru beraberinde yanıtı getirir. Yanıtlar dünyayı, insanı, bilinmezi, kötülüğü, şerri öğrenmeye yarar.

Tüm iyi hikâyelerin yola çıkılarak ve sadece yola çıkmaya cesareti olanların hikâye sahibi olduğu bilinir binlerce yıldır. Subala’nın yolculuğu da onun efsunlu oyuncağı aradığı kadar kendi yolculuğudur, değişimidir bir yerde. Yol değiştirir, yol büyütür insanı. Her insan bir hikâyedir çünkü. Subala da temas ettiği her insan sayesinde değişir ve büyür. Mesela yol üstünde dahil olduğu kervanda gördüğü Linda’ya aşık olur. Onun değişiminin en büyük saç ayağı olur Linda. Dünya başkalaşır artık. Semerkand’taki Subala değildir artık. Hayatındaki en büyük mucizelerden birini yaşar onun sayesinde. Zaten Subala, Linda ve yol boyu karşılaştığı kadınlar sayesinde büyük dönüşümler yaşar.

İnsan anlamını bilmediği şeyden korkmaz, anlam bir inşadır, inşa ettiği kelimelerden korkar, korktukça başka kelimelere ihtiyaç duyar. Kelimelerle güçlenir, korktuğu şeyden korkmamaya başlar. Bütün dünya bir inşadır harflerle kurulan. İktidarlar bu yüzden korkarlar kelimelerden, kitaplardan mücadele edemezler çünkü. Laf ağırdır, sözcükler duvarları deler. Subala da öğrendikçe korkuyor, korktukça güçleniyor.

Yolda sadece masumiyet ve aşk yoktur. Kötülükler ver şerler vardır. En basitinden ölüm vardır. Yıkım vardır, savaşlar vardır. Masumiyet ve saflık başka bir dünyanın gerçekliğidir. Subala

Ve böylesine değişim hayatta kalmanın en temel yollarından biridir. Bu dünyada yolculuğu çıkmayı göze alan herkes masumiyeti ve saflığı yolun başında bırakmak zorundadır çünkü. Dünyanın ağırlığına direnmek güçtür, onun sunduğu karanlığa teslim olmamak da ayrı bir direniş biçimidir. Tercihler bizi savurur ama her şeye rağmen haysiyetimiz bizi nereye gideceğimizi söyler.

Yollar, dönüşümler ve hikâye anlatıcılığı

İsmail Güzelsoy, Saf – Suya Anlat romanında kadim sözlü anlatılardan, masallardan, meddahlardan yararlanarak bir hikâye inşa etmiş. Güzelsoy’un önceki romanlarından alışık olduğumuzu büyülü gerçeklik tarzının izlerine bu romanda da görebiliyoruz. Bununla beraber Saf – Suya Anlat’ta Güzelsoy, tüm bu kadim hikâye anlatıcılığı geleneğinden beslenip, felsefi derinliği olan, varoluşumuza, kökenlerimize, inşa ettiğimiz ve bir türlü anlaşmayı beceremediğimiz kelime evrenimize dair şeyler söylüyor. Bu anlamda romanın çok katmanlı ve derinli bir teması var. Güzelsoy, yol teması üzerinden Subala’nın değişimini, onun yaşamını şekillendiren insanları ve arayışını ustalıklı bir dille anlatmış. Masumiyetin ve saflığın ne kadar korunabileceği sorgulamış.

Sıfırın, hiçliğin ve kelime evreninin karşılığının olmadığı şeyler karşısındaki çaresizliğimi anlatmış. Kaos gibi duran zamanın devingenliğini, varoluşumuzun yıkıcılığının hemen yanındaki manzaraya bakmamızı öğütleyen bir roman Saf – Suya Anlat. Her şeye rağmen sadece yola çıkabilmeyi cesaret edebilenlerin hikâyesi olur çünkü.

edebiyathaber.net (4 Haziran 2025)

Yazının Tamamını Oku